Bu çalışmada, bitkisel kaynaklı ağız gargaraları ve ağız bakım sularının çürük oluşumunda rol oynayan bazı bakteriler üzerindeki antimikrobiyal etkilerini araştırmak, bitkisel kaynaklı ağız bakım sularının kimyevi içerikli ağız bakım sularına alternatif olarak kullanılabilirliğini saptamak amaçlanmıştır.
Diş ünitlerinin su kaynakları, hastalara uygulanacak tedavi sürecinde enfeksiyon riskini oluşturan önemli parametrelerden biridir.Amerikan Diş Hekimleri Birliğinin su sistemlerinde belirlediği kabul edilebilir mikroorganizma sınırı 200 CFU/ml’dir.1 Ancak, su sistemlerinin eski olması, periyodik temizliğinin yapılmaması, su yolundaki malzemelerin cinsi birçok farklı türde bakteri, mantar ve protozoonun kolonize olmasını sağlar ve bu mikroorganizmalar ekzopolisakkarit (EPS) salgılayarak su sistemlerinde biyofilm tabakasını oluşturur.2 Biyofilm tabakası, mikroorganizmayı dış ortam koşullarına karşı koruyan bir kalkan görevi görür ve mikroorganizmanın uzaklaştırılmasına engel olur. Biyofilm üreten mikroorganizmaların fagositozdan kaçtığı, antibiyotik ve dezenfektanlara direnç kazandıran fenotipik değişimlere maruz kaldığı bilinmektedir.3 Bu nedenle bağışıklığı baskılanmış hasta gruplarının dental tedavilerinde diş üniti su sistemlerinde biyofilm üreten mikroorganizmaların varlığı önemli bir risk faktörüdür. Diş üniti su yolunda dezenfektan maddelerin uygulanması mikroorganizma sayılarını istenen düzeylere geçici olarak çeker ancak biyofilm varlığını ortadan kaldıramamaktadır.4 Bu çalışmada, diş üniti su yolunda sıklıkla biyofilm oluşturan mikroorganizmaların çeşitli yöntemlerle saptanması ve herhangi bir toksik kalıntı bırakmayan hipokloröz asitin ve klorin dioksitin biyofilm oluşumuna etkisi amaçlanmıştır.Yaşları 10-15 yıl arasında değişen 40 diş ünitinden üç farklı zamanda alınan su örnekleri (dezenfektan muamelesi öncesi,2. dk.,10. dk ve 30. dk.’lık maruziyet sonrası), konvansiyonel mikrobiyolojik metodlarla ve dipslide tekniğiyle biyofilm oluşturan mikroorganizma yönünden incelenecektir. Hızlı teknik olan dipslide tekniğinin etkinliği ve rutinde kullanımı da araştırılacaktır.
Araştırmada; SARS-CoV2 ye karşı gelişen bağışık yanıtın iki farklı yöntemle saptanması ve bu yöntemlerin etkinliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada; lateral flow (LF) kaset testlerle kalitatif olarak pozitif sonuç elde edilen hastaların IgM ve IgG antikorları; Enzim Linked İmmunosorbent Assay (ELISA) tekniğiyle ölçülecek ve kantitatif değer belirlenecektir.
Bu çalışmada genç yaş grubunda SARS-Cov2 IgM ve IgG seropozitifliğinin belirlenerek, seropozitif bireylerin, hastalık sürecini ne şekilde geçirdiği, tedbirlere uyum ve korunma yönündeki bilgi düzeylerini belirlemek amaçlanmıştır.