Bor Noksanlığı ve Toksisitesi Koşullarında Selenyum Uygulamalarının Farklı Bitkilerin Temel Fizyolojik, Biyokimyasal ve Anatomik Özelliklerinde Meydana Getirdiği Değişimlerin Araştırılması
Tarih boyunca günümüze kadar tarım insanlarla iç içe olmuştur. Zaman içerisinde bitkisel üretimde verimliliği arttırmak için çeşitli organik veya kimyasal gübre uygulamaları yapılmıştır. İlk başlarda bu uygulamalar sonucunda bitkisel üretimler de verim miktarı artmıştır. Fakat aşırı gübre uygulamaları sonucunda toprakların kirlendiği ilerleyen zamanlarda ortaya çıkmıştır. Toprak bünyesinde bulunan besin elementlerin dengesini değiştirmekte ve topraklara ağır metal girdisine sebep olmaktadır. Birim alandan üretilen ürün miktarı düşmekte insan ve hayvan sağlığına zararlı ağır metallerin gıda zincirine katılması ile birlikte canlılar için tehlike arz etmektedir. Bu nedenle topraklarımızı korumak bizim asli görevimizdir. Toprağın sürdürülebilir kullanılması ve topraklarımızda bulunan besin elementleri ve ağır metal içerikleriyle birlikte dağılımlarının belirlenmesi önemlidir.Bu çerçevede Türkiye (Orta-Güney Anadolu Bölgesi) ve Rusya Güney Federal Bölgesi (Rostov Bölgesi) tarımsal açıdan her iki bölge de öneme sahiptir. Bu yüzden farklı iki ülke toprakları arasında makro-mikro besin elementi ve ağır metal içeriklerinin dağılımlarının belirlenmesi hedeflenmiştir. Tarımın bilinçsiz bir şekilde kullanılması toprak kirliliği sorununu ortaya çıkarmış ve önemli bir problem haline gelmiştir. Toprak kirliliği sebeplerinden bir tanesi de ağır metal kirliliğidir. Rusya’nın Rostov bölgesi ılıman bir iklime ve verimli topraklara sahip olmasından dolayı Rusya’da toprak verimliliği bakımdan tahıl üretiminde ilk 10 bölge arasında ikinci sırada yer almaktadır. Rusya’da genellikle tarım sektörü ele alındığında Rostov-on-Don bölgesi tüm tarımsal üretiminin 55’ini karşılamaktadır. Ülkemizde ise, başta buğday olmak üzere, yoğun bir şekilde tahıl tarımı yapılan Orta-Güney Anadolu Bölgesi stratejik bir öneme sahiptir ve Rostov bölgesi ile bazı benzerlik göstermektedir. Araştırma sonucunda Orta-Güney Anadolu Bölgesi’ ni temsil eden 62 adet toprak örneği analiz edilmiştir. Analiz sonucunda topraklarının bitkiye elverişli bor (37’si) ve demir (76’ sı) miktarının yetersiz olduğu tespit edilmiştir. Rostov-on-Don Bölgesi’ ni temsil eden 50 adet toprak örneği analiz edilmiştir ve bölge topraklarının bitkiye elverişli bor miktarının 21’inin ve demir miktarının da 13’ünün yetersiz seviyede olduğu belirlenmiştir.
Tarih boyunca günümüze kadar tarım insanlarla iç içe olmuştur. Zaman içerisinde bitkisel üretimde verimliliği arttırmak için çeşitli organik veya kimyasal gübre uygulamaları yapılmıştır. İlk başlarda bu uygulamalar sonucunda bitkisel üretimler de verim miktarı artmıştır. Fakat aşırı gübre uygulamaları sonucunda toprakların kirlendiği ilerleyen zamanlarda ortaya çıkmıştır. Toprak bünyesinde bulunan besin elementlerin dengesini değiştirmekte ve topraklara ağır metal girdisine sebep olmaktadır. Birim alandan üretilen ürün miktarı düşmekte insan ve hayvan sağlığına zararlı ağır metallerin gıda zincirine katılması ile birlikte canlılar için tehlike arz etmektedir. Bu nedenle topraklarımızı korumak bizim asli görevimizdir. Toprağın sürdürülebilir kullanılması ve topraklarımızda bulunan besin elementleri ve ağır metal içerikleriyle birlikte dağılımlarının belirlenmesi önemlidir.Bu çerçevede Türkiye (Orta-Güney Anadolu Bölgesi) ve Rusya Güney Federal Bölgesi (Rostov Bölgesi) tarımsal açıdan her iki bölge de öneme sahiptir. Bu yüzden farklı iki ülke toprakları arasında makro-mikro besin elementi ve ağır metal içeriklerinin dağılımlarının belirlenmesi hedeflenmiştir. Tarımın bilinçsiz bir şekilde kullanılması toprak kirliliği sorununu ortaya çıkarmış ve önemli bir problem haline gelmiştir. Toprak kirliliği sebeplerinden bir tanesi de ağır metal kirliliğidir. Rusya’nın Rostov bölgesi ılıman bir iklime ve verimli topraklara sahip olmasından dolayı Rusya’da toprak verimliliği bakımdan tahıl üretiminde ilk 10 bölge arasında ikinci sırada yer almaktadır. Rusya’da genellikle tarım sektörü ele alındığında Rostov-on-Don bölgesi tüm tarımsal üretiminin 55’ini karşılamaktadır. Ülkemizde ise, başta buğday olmak üzere, yoğun bir şekilde tahıl tarımı yapılan Orta-Güney Anadolu Bölgesi stratejik bir öneme sahiptir ve Rostov bölgesi ile bazı benzerlik göstermektedir. Araştırma sonucunda Orta-Güney Anadolu Bölgesi’ ni temsil eden 62 adet toprak örneği analiz edilmiştir. Analiz sonucunda topraklarının bitkiye elverişli bor (37’si) ve demir (76’ sı) miktarının yetersiz olduğu tespit edilmiştir. Rostov-on-Don Bölgesi’ ni temsil eden 50 adet toprak örneği analiz edilmiştir ve bölge topraklarının bitkiye elverişli bor miktarının 21’inin ve demir miktarının da 13’ünün yetersiz seviyede olduğu belirlenmiştir.
Türkiye’nin sanayi sektörü işletmelerine yönelik bilgilerin üretimi ve dağıtımının koordinasyonunda sorunlar yaşanmaktadır. Farklı kurumlar tarafından benzer nitelikteki veriler arasında tutarsızlıklar olduğu görülmektedir. Genel sanayi sayımları da sanayi envanteri için yeterli ve güncel bilgiyi sağlayamamaktadır. Bu projesi kapsamında oluşturulan altyapı, Türkiye Sanayi Envanteri’nin oluşturulması için etkin bir rol oynama potansiyeline sahiptir. Öncelikle sanayi işletmelerine yönelik bir veri giriş formu tasarlanacaktır. Veri giriş formlarının işletmelere uygulanması kapsamında araştırmacılara eğitim verilecektir. Verinin hızlı bir şekilde kayıt altına alınması ve coğrafi konumun belirlenebilmesi için tablet bilgisayarlar kullanılacaktır. Kayıt altına alınan veriler il ve ilçe bazlı analizlerle mevcut sanayi varlığı, yatırım ortamı, sektörler arası ilişkilere ilişkin bilgi ve değerlendirmeler sunan raporlar oluşturacaktır. Bu raporlar Coğrafi Bilgi Sistemleri Tabanlı Türkiye Sanayi Envanteri Bilgi Sistemi’ne (SEBSİS) yüklenecektir. Bu sayede ildeki mevcut ve potansiyel yatırımcıları yönlendiren ve onlara anlık ve sahadan tam sayımla toplanmış bilgiler sunan bir platform oluşturulmuş olacaktır. Araştırmacı işbu kapsam dâhilinde araştırma-geliştirme çalışmalarında bulunacaktır.
kuraklığa karşı farklı tepkilere sahip olduğu bilinen kabak genotiplerinin kuraklık koşullarına maruz bırakıldıkları ortamda bitkinin geliştirdiği savunma mekanizması farklı büyüme evrelerinde yapılan örneklemelerle ele alınmış ve temel büyüme parametreleri, gövde Na, K, Ca ve Mg analizleri, iyon sızıntısı ve malondialdehit miktarındaki değişiklikler yardımıyla hücresel membranlardaki hasar oranı belirlenmiştir. Ayrıca, süperoksit dismutaz (SOD), askorbat peroksidaz (APX), katalaz (CAT), peroksidaz (POX), guaiakol peroksidaz (GPX) ve glutatyon redüktaz (GR) gibi antioksidan enzim aktiviteleri ve hidrojen peroksit (H2O2) birikimi ile hidroksil (•OH-) radikalleri ve kuraklık stresine maruz bırakılan kabak genotiplerinin kök ve yapraklarının anatomik yapılarında meydana getirdiği değişimler belirlenmek suretiyle bitki gruplarının tepkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır
Polimozfizm, Moleküler destekli ıslah
Türkiye’nin sanayi sektörü işletmelerine yönelik bilgilerin üretimi ve dağıtımının koordinasyonunda sorunlar yaşanmaktadır. Farklı kurumlar tarafından benzer nitelikteki veriler arasında tutarsızlıklar olduğu görülmektedir. Genel sanayi sayımları da sanayi envanteri için yeterli ve güncel bilgiyi sağlayamamaktadır. Bu projesi kapsamında oluşturulan altyapı, Türkiye Sanayi Envanteri’nin oluşturulması için etkin bir rol oynama potansiyeline sahiptir. Öncelikle sanayi işletmelerine yönelik bir veri giriş formu tasarlanacaktır. Veri giriş formlarının işletmelere uygulanması kapsamında araştırmacılara eğitim verilecektir. Verinin hızlı bir şekilde kayıt altına alınması ve coğrafi konumun belirlenebilmesi için tablet bilgisayarlar kullanılacaktır. Kayıt altına alınan veriler il ve ilçe bazlı analizlerle mevcut sanayi varlığı, yatırım ortamı, sektörler arası ilişkilere ilişkin bilgi ve değerlendirmeler sunan raporlar oluşturacaktır. Bu raporlar Coğrafi Bilgi Sistemleri Tabanlı Türkiye Sanayi Envanteri Bilgi Sistemi’ne (SEBSİS) yüklenecektir. Bu sayede ildeki mevcut ve potansiyel yatırımcıları yönlendiren ve onlara anlık ve sahadan tam sayımla toplanmış bilgiler sunan bir platform oluşturulmuş olacaktır. Araştırmacı işbu kapsam dâhilinde araştırma-geliştirme çalışmalarında bulunacaktır.
Farklı bor konsantrasyonlarına karşı bitkide üretilen reaktif oksijen türleri ve oksidatif hasara bağlı olarak genomik DNA’da meydana gelen kırılmaların belirlenmesi, mısır bitkilerinin verdiğitepkileri açıklığa kavuşturmada önemli bilgiler sağlayacaktır. Bu çalışma sonunda bor noksan ve toksik alanlarda problemsiz olarak yetiştirilebilecek yeni genotipler geliştirilmesi konusunda yeterli bilgi üretilebilmesi durumunda ülkemiz tarımına ekonomik açıdan da çok önemli katkılar yapması beklenmektedir. Ayrıca üretilen bilgiler sadece mısır için değil, başta tahıllar olmak üzere, diğer kültür bitkileri için de temel fizyolojik bilgiler içereceğinden, daha sonra yapılacak çalışmalara da katkıda bulunacaktır.
Bu projede, olumsuz koşullarda yetiştirilen buğday genotiplerine nitrik oksit uygulamasının kuraklık ve tuzluluk stres toleransı üzerine, potansiyel iyileştirici etkisini belirlemek amacıyla kuraklığa karşı farklı tepkilere sahip olduğu bilinen buğday genotiplerinin kuraklık ve tuzluluk koşullarına maruz bırakıldıkları ortama nitrik oksit uygulanmış ve bitkinin geliştirdiği savunma mekanizması üzerine nitrik oksidin muhtemel iyileştirici etkileri kontrol grupları ile mukayese edilerek araştırılmıştır. Bu bağlamda, temel büyüme parametreleri, gövde Na, K, Ca ve Mg analizleri, iyon sızıntısı ve malondialdehit miktarındaki değişiklikler yardımıyla hücresel membranlardaki hasar oranı belirlenmiştir. Ayrıca, süperoksit dismutaz (SOD), askorbat peroksidaz (APX), katalaz (CAT), peroksidaz (POX), guaiakol peroksidaz (GPX) ve glutatyon redüktaz (GR) gibi antioksidan enzim aktiviteleri ve hidrojen peroksit (H2O2) birikimi ile hidroksil (•OH-) radikalleri belirlenmek suretiyle bitki gruplarının tepkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Mısır Bor Referans gen
Buğday Bor Uygulaması
Kuraklık Stresi Buğday
Arpa Çeşitleri Hordeum vulgare ile Çorak Çiminde Puccinellia distans Bor Toksisitesinin Temel Fizyolojik ve Biyokimyasal Özelliklere Etkisinin Belirlenmesi
Bor Toprak Tuzluluğu İnteraksiyonu
Şeker Pancarı Zn B uygulamaları
Elma
Ağır Metal
Şeker Pancarı Verim
Şeker Pancarı NPK
Şeker Pancarı Zn ve B Uygulaması
Şeker Pancarı BOR
BOR
fasulye yetiştiriciliğinin yaygınlık kazandığı ülkemiz ve bölgemizde bazı fasulye genotiplerinin çinko ve bor eksikliği ve toksitetoksitesine reaksiyonları sera saksı denemeleri ile araştırılmıştır Çalışmayla genotipler arası farklar toksik şartlara daha iyi adapte olabilen noksanlık şartlarında ise verim gücü etkilenmeyen etkin çeşitlerin ortaya konulması hedeflenmiştir Ayrıca Türkiye de yaygın olarak yetiştirilen fasulye çeşitlerinin genetik akrabalık ilişkileri de projede incelenmiştir
Bitkilerde Buğday ve Nohut Mikroelement Alım Mekanizmalarının Moleküler Genetik Yöntemlerle Araştırılması
Puccinellia ve buğday çeşitleri farklı bor ortamlarında kontrollü olarak yetiştirilmiş ve bor uygulamasının Puccinellia ve buğday çeşitlerinin büyüme ve gelişme parametreleri membran geçirgenliği gibi bitkiler için hayati önemi olan konularda etkileşimleri ve toksik miktardaki bor un bitkilerin büyüme metabolizmasında meydana getirdiği değişimler belirlenmiştir
ülkemiz tarımında önemli bir yere sahip olan bezelye bitkisinin yetişme ortamlarında bulunan yetersiz ve toksik düzeydeki bor konsantrasyonlarının bu bitkilerin gelişiminde fizyolojik ve biyokimyasal yanıtlarında ayrıca dokuların anatomik yapılarında meydana getirdiği değişimlerin araştırılması amaçlanmaktadır
Bor Noksanlığı Ve Toksisitesinin Bazı Hibrit Mısır Çeşitlerinin Temel Fizyolojik Biyokimyasal Ve Anatomik Özelliklerinde Meydana Getirdiği Değişimlerin Araştırılması