Yeni Ligandlar, grafen, indirgenmiş grafen oksit, kinolin-ftalosiyanin, nanohibrit malzeme, enerji depolama sistemleri, süperkapasitör,
• Yeni Ligandlar, • CHEMISTRY, MULTIDISCIPLINARY, • Enerjik Malzemeler Teknolojileri, • Güç ve Depolama Teknolojileri Güç ve Depolama Teknolojileri Güç ve Depolama Teknolojileri Güç ve Depolama Teknolojileri Güç ve Depolama Teknolojileri, • Mikro ve Nanoteknoloji, • Enerji Verimliliği (Ulaştırmada, Sanayide, Binalarda),
Kanser tedavisinde kullanılabilen kinolin substitüe Ftalosiyanin-Grafen Oksit nanoyapıların hazırlanması, karakterizasyonu, Fotofiziksel ve Fotokimyasal özelliklerinin spektroskopik yöntemler ile incelenmesi
Uluslararası
1001 - Araştırma
1003 - Öncelikli Alanlar (2. Aşama)
İlaç etken maddesi Ftalosiyanin bileşiklerinin sentezlenerek, DNA bağlanma özelliklerinin incelenmesi
Farklı Metalli Ftalosiyanin Bileşiklerinin Sentezi, Karakterizasyonu ve Antioksidan Özelliklerinin İncelenmesi
Biyolojik Aktif Kinolin Sübstitüe Silisyum(IV) Ftalosiyanin Bileşiklerinin Sentezi, Karakterizasyonu ve DNA Bağlama Özelliklerinin İncelenmesi
Anorganik, hidrotermal sentez, karakterizasyon, metal organik frameworks
Yüksek Enerji Yoğunluklu Asimetrik Süperkapasitör Üretimi
Tarım ilaçları pestisitler gerek bitkilerin ömrünü kontrol etmek gerekse onları değişik zararlı böcek vb korumak amacıyla oldukça yaygın bir şekilde kullanılmakta ve bugün ulaşılan yüksek rekoltelerde oldukça önemli bir rol oynamaktadırlar Pestisitler arasında organofosfat ve karbamatlar haşaratlara karşı çok etkili olmaları ve nispeten daha kısa ömürleri nedeniyle en yaygın kullanılanlardır Pestisitlerin her geçen gün artan kullanımlarıyla özellikle su kaynaklarındaki kirlenmenin boyutlarıda her geçen gün artmakta ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır Su kaynaklarının pestisitler tarafından kirletilmesi ise başta insan olmak üzere tüm canlıların sağlığını tehdit etmektedir Düşük konsantrasyonlarda bile insan sağlığı için muhtemel zehirlenmelere neden olabilecekleri için pestisitler tehlikeli kirleticiler sınıfında yer almaktadır Dolayısıyla sulardaki ve gıdalardaki pestisitlerin yerinde ve hassas bir şekilde algılanmasına imkan veren aygıtların geliştirilmesi hem çevre hemde canlı sağlığı açısından büyük önem arz etmektedir Şimdiye kadar doğal sulardaki pestisitlerin toplam konsantrasyonunu belirlemek için fluoresan bio proplar kalorimetrik kütle spektrometresi ve elektrokimyasal analiz gibi analitik yöntemler geliştirilmiş olmakla birlikte bu yöntemler örnek toplamayı ve laboratuvarlara taşınmayı zaman alıcı olmaları yetişmiş insan gücü gerektirmeleri gibi nedenlerden dolayı kullanışlı yöntemler değildirler özellikle acil durumlarda Son yıllarda biyosensörler örnek hazırlama ve geleneksel kültür tekniklerinin zorluklarının üstesinden gelmesi açısından dikkat çekici bir alternatif olmuştur Biyosensör diğer birçok bileşenin içinden sadece bir bileşeni seçici bir şekilde algılayan biyolojik moleküllerin kullanıldığı taşınabilir analitik cihazlardır Genelde bir biyosensör ölçülmesi istenen maddeyle seçici bir şekilde etkileşen tanıyıcı element ile bu etkileşim sonucu elde edilen bilgiyi elektriksel yada optik sinyale dönüştüren transdüserden meydana gelir Son zamanlarda su kaynaklarındaki pestisitlerin algılanmasına yönelik sensörlerin geliştirilmesi için çokça çaba harcanmaktadır Bu projede su kaynaklarındaki özellikle tarım sektöründe yaygın olarak kullanılan organofosfat ve karbamat ların algılanmasına yönelik sensörlerin geliştirilmesi hedeflenmiştir Proje kapsamında üretilmesi planlanan sensörler bir algılayıcı birim ile bir transdüser biriminden oluşacaktır ve oldukça düşük güç tüketimine sahip olacaktır Ayrıca sensörler yerinde ve anında algılamaya elverişli olacak şekilde tasarlanıp üretilecektir Üretilmesi planlanan sensörlerde iki farklı tip transdüser ve iki farklı grup algılayıcı malzeme kullanılacaktır
Sensör
North Dakota State University PostDoctorate Proje no DOE EPSCoR Seed Grant
YL tezi
Enfeksiyon hastalıkları günümüzde önemli bir sağlık problemi oluşturmaktadır. Özellikle bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanması bu ilaçların etkisini göstermesini önlemektedir. Hastane enfeksiyonları, sağlık harcamalarında ve enfeksiyona bağlı ölümlerde ayrıca önem taşımaktadır. Örneğin sadece Amerika?da yılda yaklaşık iki milyon kişide hastane enfeksiyonu ortaya çıkmakta ve yıllık 5 milyar dolar fazladan bir harcama gerektirmektedir. Bununla beraber yılda yaklaşık 50 bin kişi özellikle kateter enfeksiyonundan hayatını kaybetmektedir. Patojenik bakteriler hemen hemen her yüzeyde yaşar ve üreme imkanı bulur. Örnek olarak, telefonlar, çocuk oyuncakları, hemşirelerin giydiği tekstil malzemelerinde, vücut içerisinde kullanılan, kateter gibi plastik malzemelerin yüzeylerinde görülmektedir. Bu gibi malzemeler genelde antibakteryel özelliğe sahip değildir ve enfeksiyona yakalanmada önemli bir rol teşkil ederler. Son zamanlarda antibakteriyel yüzeylerin sentezlenmesi, bununla beraber bakterinin biofilm oluşmasını önlemek için çok çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Antibakteriyel polimerlerin sentezlenmesi sırasında dikkat edilmesi gereken başlıca özellikleri şöyledir: Geniş spektruma sahip olması, uzun süre ortam şartlarına dayanıklı olması, ucuz olması ve özellikle vücut içerisinde kullanılan implant malzemeler, bandaj ve yara bandı gibi malzemelerde toksik olmaması gerekmektedir. Amfifilik yapıdaki (polimer ana zincirinin hidrofobik ve hidrofilik özelliğine aynı anda sahip olması) polimer yapıları hücre zarını parçalar, dış ve iç çeperdeki osmotik basıncı etkilemesi sonucunda hücrenin ölümü gerçekleşir. Mekanizma incelendiğinde, hidrofobik etkileşmenin yanısıra, pozitif () yüklü polimer ile negatif (-) yüklü bakteri çeperinin etkileşmesi sonucu bakterinin ölümü gerçekleşmektedir. Bu sebeple, literatürde değişik hidrofobik özelliğe sahip ve katyonik gruplar içeren piridin, primer amin gibi tuzları içeren antibakteryel katyonik polimerler yer almaktadır. Çalışmamız kapsamında () yüklü fosfonyum bileşikleri sentezlenecek ve antibakteryel etkinlikleri araştırılacaktır. Literatürde fosfonyum gruplarının katyonik piridin ve amin tuzlarına göre daha az çalışma olması, ?Ring Opening Metathesis Polymerization? (ROMP) metodu ile sentezlenmiş fosfonyum grupları içeren antibakteryel polimerlerin olmaması çalışmamızın özgün değerini artırmaktadır. Polimerizasyon yöntemi olarak ROMP sistemi kullanılacaktır. ROMP yönteminin seçilmesi ile kontrollü polimerizasyon tekniği uygulanmış olacak ve belli molekül ağırlığı ve dağılımında polimerler sentezlenmiş olacaktır. Belli dağılım ve molekül ağırlığındaki polimerlerin anibakteriyel etkinliğinin incelenmesi ile ?yapı-aktivite? ilişkisi daha iyi anlaşılmaya çalışılacaktır. Fosfonyum grupları içeren okzanorbornen monomerleri sentezlenecek ve daha sonra Grubbs katalizörler ile polimerleşmeleri sağlanacaktır. Sentezlenen polimerlerin bakteri testleri yapıldıktan sonra biofiziksel teknikler ile ?yapı-aktivite? özelliklerinin mekanizmaları incelenmiştir.
Doktora Tezi Porfirazin Materyal Sentezi